Bir süredir yollardayım. Hayatımda bir şeyler değişiyor. Ne var ki değişimin yönünü henüz kestiremiyorum. Normalde hızlı uyum sağlarım ama bu kez, hızına yetişmekte biraz zorlanıyorum.

Hayat böyle akarken, buraları ihmal etmiş olsam da yazmayı bırakmadım. Bu süreçte İşimiz Tam Çözüm Finansal Danışmanlık için bazı yazılar hazırladım. İtiraf edeyim: İnsanın, yıllarca içinde olduğu sektör ve iyi bildiği konular üzerine yazmasının keyfi ve rahatlığı da bir başkaymış ☺

Yukarıdaki başlık da o yazılardan birine ait. Çünkü birçok kişiyle konuştuğumda şunu duyuyorum:
“Kâr ediyoruz ama hesapta para yok!”
Bu yazının çıkış noktası tam da bu cümle oldu.

Vergi için kârın tahakkuk etmesi yeterlidir; ancak sürdürülebilirlik, yalnızca kâr etmekle değil, nakit yaratabilmekle mümkündür.
Oysa birçok şirketin mali tabloları kâr gösterirken, banka hesaplarında para yoktur.

Bu farkın temel nedeni, muhasebe kârı ile nakit akışı arasındaki farktır. Örneklendirirsek şirket satış yapmasına karşın alacağını henüz tahsil etmediyse, Stoklara gereğinden fazla yatırım yaptıysa yada borç ödeme vadeleri kısaldıysa nakit sıkışıklığına düşer.

Nakit akışını güçlendirmek ve nakit sıkışıklığını gidermek için:
.Alacak tahsil sürelerini kısaltmak
.Borç ödeme vadelerini alacak tahsil süreleeini altına düşürmemeye özen göstermek
.Stok seviyelerini optimize etmek
.Giderleri sıkı takip etmek gerekir

📌 Sonuç olarak:
Bir işletmenin yalnızca kârlılığına bakarak sağlıklı olduğunu söylemek eksik bir değerlendirmedir.
Gerçek finansal sağlık için nakit yaratma kapasitesi, ödeme gücü ve süreklilik kavramları birlikte değerlendirilmelidir.

Finansal verilerin dili de duygular gibidir: Tek bir noktaya odaklanırsan bütünü kaçırırsın 😉