HAYATIMIZDA KİTAPLAR/Doğaüstü Olmak

DR. JOE DISPENZA / DOĞAÜSTÜ OLMAK

Maddi dünyanın ötesindeki frekanslara uyumlanabilseydik, üstün zihin-beden dengesine erişmek için beyin kimyamızı değiştirebilseydik ve şifa bulmak için biyolojimizi dönüştürebilseydik ne olurdu?
Bu soruların yanıtını öğrenmek istiyorsanız
Dr. Joe Dıspenza / Doğaüstü olmak
kitabını okumalısınız.

Kitap, mistik bir yolculuğa çıkarak sağlık sorunlarınız dahil geçmişinizin sınırlarını nasıl aşabileceğinizle birlikte yeni bir beden, yeni bir zihin ve yeni bir hayatı nasıl yaratabileceğinizi, örnekler ve bilimsel açıklamalarla anlatıyor.
Kısacası mistik olduğu kadar, iyileşmek ve hayatlarımızda yeni fırsatlar yaratmakla da ilgili.
Bir ders kitabı gibi, enerji merkezlerinden, meditasyona herşey ayrıntılarıyla anlatılmış.

Kitabın ,

  1. Bölümde : Doğaüstü olmanın ne anlama geldiğine dair gerçek hikayeler anlatılıyor.
    ” İlk hikâyede, kendisini geçmişe bağlı tutan travması yüzünden birçok ciddi sağlık sorunu yaşayan Anna adındaki bir kadınla tanışıyorsunuz.
    Anna’nın stres duyguları genlerini tetikleyince ilgili hormonlar son derece zorlu sağlık sorunlarına neden olmuş. Ruh hali, kederden acıya, umutsuzluktan öfkeye, korkudan nefrete geçmeye başlamış…
    Fakat, başına gelen onca kötü şeye rağmen, bunları değiştirme gücüne sahip olduğunu göreceksiniz.
    ” Çok az kısıtlamaya sahip beyinlerimiz nedeniyle insanlar olarak sorunlar üzerine düşünerek, geçmiş olayları tekrar gözümüzde canlandırarak, hatta geleceğe dair en kötü ihtimalleri öngörerek sadece düşünceyle stres kimyasallarının katlanarak artışını devreye sokma yeteneğine sahibiz. Sadece çok iyi bildiğimiz geçmişi düşünerek ya da öngörülemez geleceği kontrol etmeye çalışarak beynimizin ve bedenimizin normal fizyolojisini bozabiliriz.”
    Çevremizde hepimiz stresin tetiklemesi ile sağlık sorunları yaşayan birçok kişiye şahit olmuşuzdur mutlaka. Bunlarla medidasyon yaparak nasıl başedilebildiği bilimsel açıklamalar ve örneklerle anlatılmış.
  2. Bölümde : Şimdiki anda olmanın ne anlama geldiği anlatılıyor.
    ” Duygular bedenin dilidir ve geçmiş deneyimlerin kimyasal kalıntılarıdır. ”
    ” Eskiden genlerin hastalıklara neden olduğunu ve DNA’mızın insafına kaldığımızı düşünürdük. Yani birinin ailesinde birçok insan kalp hastalığından öldüyse, o kişinin kalp hastalığı geliştirme olasılığının oldukça yüksek olduğunu varsayardık. Ama artık epigenetik bilim sayesinde genlerin hastalıklara neden olmadığını, genlerimizi hastalığa neden olacak şekilde programlayan çevre koşullarının hastalıklara sebep olduğunu biliyoruz. Dahası sadece sigara ya da zirai ilaçlar gibi bedenimizin dışındaki çevresel koşullar değil, aynı zamanda bedenimizin içindeki ve hücrelerimizin dışındaki çevre koşulları da bunda etkili oluyor.”
  3. Bölümde : Uzay ve zamanın üç boyutlu alanın ötesinde kuantum dünyasına erişmenin mümkün olduğu anlatılıyor.
  4. ve 5. Bölümlerde Enerji Merkezlerini Kutsama meditasyonu ve enerjinizi değiştirmenizi, bedeninizin her yerinde bir elektrik akımı oluşmasını ve etrafınızda daha güçlü bir elektromanyetik alan yaratmanızı sağlayacak nefes tekniğinden bahsediliyor.

6.Bölümde ise bu meditasyon tekniklerini uygulayanlardan örnekler verilmiş.

7.Bölüm çok ilginç Kalp tutarlılığından bahsediyor.

” bilincinde olsak da olmasak da yaşadığımız her duygu kalp ritmimizi etkiler ve bu doğrudan merkezi sinir sistemi aracılığıyla iletilir. Günümüz bilimi sadece kalp atış hızı değişkenliği analizini kullanarak, kalbin atış aktivitesine bakıp birinin ne hissettiğini yaklaşık yüzde 75 doğrulukla tahmin edebilmektedir.”
çok güzelde bir söz yazılmış:
” Beyin düşünür ama kalp bilir. Bu birliğin, bütünlüğün ve birleşik bilincin merkezidir. ”

8.Bölümde : ” Müzik hayatımızın film müziğidir. ” diyor .Öğrencilerin kendi gelecekleri üzerinden yarattıkları ” Zihin Filmleri” n den ve bu filmleri izleyerek yarattıkları yeni hayatlar ve fırsatlardan bahsediliyor.
Mucizelere inanır mısınız?
” Yıllar boyunca yapılan çok sayıda araştırmaya göre, sağ yarım küre uzamsal, doğrusal olmayan, soyut ve yaratıcı düşünceyi işlerken sol yarım küre mantıksal, rasyonel, doğrusal, metodik ve matematiksel düşünceyi işler. Bununla birlikte, son araştırmalar aynı zamanda sağ yarım kürenin bilişsel yenilikleri, sol yarım küreninse bilişsel rutini işlediğini göstermektedir. Bu, yeni şeyler öğrendiğimizde sağ yarım kürenin daha aktif olduğu ve yeni öğrenilenler rutin hale geldiğinde bunların sol yarım kürede depolandığı anlamına gelmektedir.
Sağ yarım küreyi bilinmeyenin bölgesi, sol yarımküreyi ise bilinenin bölgesi olarak düşünebiliriz. O halde sağ yarım kürenin romantik, yaratıcı ve doğrusal olmayan; sol yarım küreninse metodik, mantıksal ve yapılandırılmış olması mantıklıdır. ”

9.bölümde yürüme meditasyonu, 10. bölümde örnek vakalar , 11. bölümde: Zihnimizi duyuların ötesindeki boyutlar arası dünyadaki olasılıklara açmayı, mistisizm anlatılıyor.

  1. Bölümde : Beynimizin ortasında yer alan epifiz bezini aktive ederek, duygularımız olmadan duyusal bir deneyim yaşamaktan
  2. Bölümde : Birçok öğrencilerinin aynı gün ve aynı saatte, aynı meditasyonu yaptığında kalp tutarlılığına girdiğine bilimsel ölçütlerle tanık olduklarında, birbirlerini lokasyonlarından bağımsız olarak (fiziksel değil, enerjiyle) etkiledikleri Tutarlılık Projesinden bahsediliyor.

ve kitap mistik deneyimlerin paylaşıldığı 14.bölümle bitiyor.

İlgi alanı olan için bilgi dolu güzel bir kitap.

Hayatımızda;

Bir şeyleri aceleye getirmemeli , sinirlenmemeli ,

oldurmaya çalışmamalı, bunun yerine sakin olup anda kalıp sabırlı olmalıyız. #

Hayatınızdan kitaplar hiç eksik olmasın.


Tags:


Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir