THOMAS MANN / BÜYÜLÜ DAĞ

1929 yılında Nobel Edebiyat Ödülü alan Büyülü Dağ Romanı adı gibi büyülü fakat bir o kadarda çok uzun betimlemeler ve çok derin karakter anlatımları yer aldığı ve detaydan hiç kaçınılmamış olduğundan okurken sıkılınabilecek zor bir kitap. Bir de ağır ilerleyen son bölüme kadar çok fazla hareket olmayan 2 ciltlik bir roman.

Kitap 1.Dünya Savaşı öncesi dönemdeki siyasi sorunları, yüzyıllardır devam eden imparatorlukların ve aristokrasinin çöküşünü, bilimin gelişimini incelerken dönemin burjuvasını ve ahlakını eleştiren 1924 tarihine ait , toplumsal tabakalaşmanın yaşandığı dönemi ve savaşların neden olduğu buhranı anlatıyor.

Tedavi görmek için İsviçre Alplerindeki sanatoryuma yerleşen karakterlerin tek eylemleri bir masa etrafında toplanıp sohbet etmeleri ve arada yürüyüşe çıkmalarıydı çünkü çoğu zaman dinlenme kürlerinde yatay yaşam yaşıyorlardı.

Kitapta İNSAN ( ” Çelişki, akıl ve iradeden kopmanın zehirli çiçeği, tembelleşmiş zihnin pırıltısı ve en büyük ahlâk yoksunluğudur.”) ,

ZAMAN ( “Gerçek zaman bölünme diye bir şey bilmez aslında. Yeni bir ayın başlangıcında ne gök gürültüleri ne de borazan sesleri duyulur; yeni bir yüzyılın başlangıcında da top atan ve çan çalan biz insanlar oluruz.”),

KÜLTÜR, AŞK ,MÜZİK , HASTALIK ve ÖLÜM (“Aslında ölümümüz bizden çok sağ olanların sorunudur çünkü bir bilgenin dediği gibi, biz var olduğumuz sürece ölüm yoktur, ölüm olduğunda da biz yokuz.”) gibi temalar yer alıyor.

İsviçre Alplerindeki sanatoryumda tedavisi devam eden kuzenini ziyaret etmek üzere üç haftalığına sanatoryuma giden ana karakterimiz Hans Castorp’ta da hastalık teşhis edilince orada yedi yıl kalır. Bu yedi yıl içinde, genç mühendis Castorp’un nasıl olgunlaştığını, geliştiğini, donanımlı bir hale geldiğini ve bunu yaparken de kimlerden, nelerden beslendiğine tanık olacaksınız….

İyi okumalar.

Hayatınızda kitaplar hiç eksik olmasın.