Mudurnu, Geçmişten Bugüne Uzanan Köprü

Bolu dan Mudurnu arası yaklasık 45 dakika sürdü. Ekim sonunda gitmiştim güneşli güzel bir sonbahar günüydü. Yol tek yön gidiş geliş ve haftasonu olmasına rağmen yoğunluk yoktu. Sadece, yaklaşık 300-400 mt kadar yol yapım çalışması vardı ve gidiş geliş tek şeride verilmişti o kısım biraz yavaşlatıyor ama yoğunluk olmadığından çok da sıkıntı olmadı. Onun dışında yolculuk kısmı çok keyifliydi. Mevsimin de etkisiyle tabiat tam bir renk cümbüşü içerisindeydi. Sarı, kahve ve yeşilin her tonu muhteşem bir görsel şölen yaşatıyordu. Güneşin de etkisiyle ağaçlardaki sarı yapraklar dallara asılmış altınlar gibi ışıl ışıl parlıyordu. 45 dakika nasıl geçti anlamadım.

Mudurnu ya varınca bizi kasabanın simgesi tavuk heykeli karşıladı, ki bence oldukça sevimliydi. Kasabanın girişinde yeni binalar var ama biraz ilerleyince sanki zamanda geri gitmiş gibi tarihi doku bir anda etrafınızı kuşatıveriyor. Mudurnu bir vadide kurulmuş. Her iki yamaçta da tarihi evler aşağıdan yukarı doğru sıralanıyorlar. Yapılar doğa ile bütünleşmiş. Bir iki yerde konak otel tabelaları gördüm. Haftasonu kafa dinlemek için değerlendirilebilir.

Cumartesi merkezde semt pazarı kuruluyor haftasonu tur grupları da geldiği için cumartesi kalabalık ona rağmen park sıkıntısı yaşamadım. Öncesinde pazarın kendine has dokusu olduğunu köy tavuğu, kaz falan satıldığını okumuştum. O yüzden ilk hedefim pazar oldu. Pazar evlerin arasındaki sokaklarda kuruluyor. Çok büyük bir pazar olmasa da kıyafet (eşofman, tişört, çorap vb basic ürünler) dahil istediğiniz herşeyi bulabilirsiniz. Fiyatlar meyve sebze balık ve şarküteri de Bolu pazarları ile aynı gibiydi. Kıyafet tekstil kısmında ise bariz daha ucuzdu. Öğleden sonra iki civarı pazarda olduğum için köy tavuğu ve kaz satıldığını göremedim. Çünkü çevre köylerden köylüler getiriyormuş ve benim gittiğim saate kalmıyormuş. Köylerden gelen satıcıların bazıları dönüş yollarını da düşünerek öğleden sonra üç – dört gibi akşam oldu artık deyip toparlanmaya başlıyorlar. Pazarın bir bölümünde köy ürünlerinin satıldığı bir alan var. Yöresel yoğurt ve kızılcık tarhanası, keş (yoğurt çökeleği) gibi ürünler satılıyor. Genel olarak pazarı sevdim. Kalabalık hareketli ve tarihi dokusuyla eşsiz bir atmosferi var.

Pazarın içinde ve yakın çevresinde gözleme kebap ızgara tarzı birşeyler yemek mümkün bir çok işletme var. Dar sokaklar arasında dolaşıp çeşitli hediyelik ürünler de bulabilirsiniz. Çay kahve molası da verebilirsiniz. Yine birşeyler yemek için Otel restoran tarzı manzaraya hakim konumlu konak da tercih edebilirsiniz ki zaten konaklar da görülmesi geren yerlerden.

Tarihi saat kulesi, Yıldırım Beyazıt Camisi, Kadınlar hamamı ve Ahiler müzesi mutlaka görülmesi gereken yerlerden. Ben geç gittiğim ve pazarda çok vakit geçirdiğim için Saat Kulesi haricindekileri detaylı gezemedim sadece görebildim. Tekrar gitmeyi düşündüğüm için çok da sorun etmedim ama siz benim gibi yapmayın.Saat kulesi 1800 lerin sonlarında tamamen ahşap olarak yapılmış iki kez yangın geçirmiş son olarak mahkumlar tarafından onarılmuş dışı tamamen ahşap kaplı bir bina. Tepeye inşaa edilmiş müthiş bir manzarası var. Aşağıdan kuleye baktığınızda yıllara meydan okuyan bu binadan etkilenmemek imkansız.

Mudurnu’yu görsel olarak tarif edebilirim tarihini anlatabilirim ama o tarihi atmosferi dokuyu anlatmak, tarif etmek güç, yaşanması gerek. Yolunuz bir gün Batı Karadenize düşerse mutlaka gelin görün.Yeni rotalarda görüşmek üzere…


Categories:

Tags:


Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir